5 Ocak 2008 Cumartesi

Nida Tüfekçi Araştırması



Nida Tüfekçi


Her sevgi bir düğüm atmış koluna
Dokundukça inler yarası vardır
Irak gönüllerin uçurumuna
Ezgiden bir köprü kurası vardır
Akkuşlukta abdal öğütlemesi
Kara günde kardaş ağıtlaması
Kızıl tanda Avşar yiğitlemesi
Nefesi, Nida'sı, narası vardır.

Nida Tüfekçi Kimdir ?

Mehmet Nida Tüfekçi, 1 Mart 1929'da Yozgat'ın Akdağmadeni ilçesinde doğdu. Annesi Zeynep Tüfekçi, babası Hamdi Tüfekçi'dir ilk müzik eğitimini babası Hamdi Tüfekçi'den aldı. Müziği seven ve müziğin içindeki bir ailenin çocuğu olan Nida Tüfekçi, bağlama çalmaya başlamasını şöyle anlatırdı: "7, 8 yaşlarındaydım her halde. Sazla benim boyumu ölçtüklerinde saz 1.5 karış uzun gelirdi benden. Sazın sapına kolum yetişmezdi de teknesini bir duvara daya-yıp öyle çalmaya çalışırdım..." Nida Tüfekçi ilkokul çağlarında bazen derslerde bazen müsamerelerde saz çalmasını sürdürmüş ve küçük yaşlarda yeteneğini ortaya koymuştur. İlk öğrenimini Akdağmağdeni'nde bitiren Tüfekçi ortaokula Akdağmağdeni'nde başlamış üçüncü sınıfı Boğazlayan'da tamamlamıştır. Yaşadığı ilçede lise olmadığından öğrenimine çevre illerden birinde devam etmek zorunda kalır. Liseyi Ankara Maliye Okulu'nda bitirir. Tüfekçi Maliye Okulu'nda öğrenci iken Muzaffer Sarısözen'le tanışır. Sarısözen'le tanışması belki de yaşamının dönüm noktasıdır. Hem okuluna devam eder hem de 1947'den itibaren Ankara Radyosu'nun Yurttan Sesler emisyonlarına ses ve saz sanatçısı olarak katılır. O zamana kadar gerek radyo sanatçılarının gerekse Muzaffer Sarısözen'in bilmediği bir tavır ve tezene ile (Sürmeli Tavrı) saz çalıp türkü söyleyen Nida Tüfekçi, radyonun en parlak simaları arasında yer almıştır. 1953 yılında Ankara Radyosu'nda açılan sınavda başarı göstererek Yurttan Sesler'in daimi korosunda çalmaya başlar. 1959' yılında İstanbul Radyosu'na naklen atanır. 1964 yılında Türk halk müziğinden sorumlu Türk Müziği şube müdür yardımcılığına 1972 yılında ise TRT Müzik Dairesi Türk Halk Müziği Müdürlüğü'ne atanır. 1974 yılında ise TRT Müzik Dairesi Başkanlığına (vekaleten) getirilir. 1976'da bu görevden istifa eder. Aynı yıl istanbul Türk Muskisi Devlet Konservatuarı'nın kurucu üyeliğini yapan Tüfekçi bu okulda, yönetim kurulu üyeliği, başkan yardımcılığı bölüm başkanlığı ve danışma birimi üyeliği görevlerinde bulunur. Yine aynı okulda Bağlama, THM Solfeji, THM Bilgileri ve Bölge Tavırları derslerini okutur. TRT Kurumu'nun çeşitli kademelerinde görev yapmış olan Nida Tüfekçi, "Ezgilerin Getirdiği". "Deyişler ve Ezgiler". "Halk Ozanları Geçiyor". "Ozanlar ve Bölge Sanatçıları". "Bağlama Ailesi" (Belçika Radyosu için) adlı radyo programları ile "Türküler ve Oyunlar", "Türkülerin Dili" adlı TV programlarını da hazırlayıp sunmuştur. Ayrıca çeşitli halk müziği programlarında şeflik de yapan Nida Tüfekçi'nin yönettiği bazı radyo programları ise şunlardır: "Dört Ses Dört Saz". "Divan-Bağlama-Cura". "Erkekler Topluluğu-Bağlama Takımı", "Beraber ve Solo Türküler". "Yurttan Sesler". Yurt içinde ve yurt dışında düzenlenen folklor ve müzik içerikli kongre, panel ve sempozyumlara katılarak Türk halk müziğinin tanıtımına büyük katkılarda bulunmuştur. 1974 yılında Yugoslavya'da. 1976 yılında Japonya'da açıklamalı halk müziği konserleri verir. Nida Tüfekçi'nin çeşitli kurum ve derneklerden aldığı pek çok başarı ödülü vardır. Başarılı çalışmalarından ve üstün hizmetlerinden dolayı 1991 yılında T.C. Kültür Bakanlığı tarafından kendisine "Devlet Sanatçısı" unvanı verilmiştir.
Eşi Neriman Tüfekçi ile yayınladığı "Memleket Türküleri" (ist. 1964 Hakan Yayınevi) adlı bir de kitabı vardır. Türk folklorunun müzik ve oyun dallarında yurt içinde ve dışında seçkin bir yer edinmiş, kültürümüze yapmış olduğu katkılarla halk müziği dünyasına damgasını vurmuş olan M. Nida Tüfekçi 18 Eylül 1993 Cumartesi günü yaşama veda etmiştir.

Türk Halk Müziği ve Nida Tüfekçi :
Melih Duygulu Folklorcular halk kültürünü halk yaşamının aynası olarak görürler ve halk kültürü üzerindeki çalışmalarını bu noktadan hareketle sürdürürler. Sosyal bilimlerin hemen tüm alanlarında yaygın olan bir başka görüş de: halk kültürü ürünlerinin, "tarihsel bir geçmişe" "mekansal bir yaygınlığa" ve "geleneksel bir özelliğe" sahip olduğunu savunur. Bu; ürünlerin bireysellikten toplumsallığa doğru dönüşüm göstermesinden ötürü bazı folklorcular bunları "kutsal veriler" olarak da değerlendirirler. Bu folklorculardan biri de Nida Tüfekçi'dir. Kültür ürünlerini masa başı çalışmaları sırasında öğrenen kimi folklorculara karşın Tüfekçi, halkın içinden gelen bir halk müzikçisidir. Küçük yaşlardan itibaren çalmaya başladığı bağlama ile arkadaşlığını, dostluğunu yaşamının sonuna kadar devam ettirmiştir. Bu bakımdan Nida Tüfekçi için, halk müziği, bir uğraş, bir meslek değil, yaşamın bir parçasıdır. Türkiye'deki halk müziği hareketlerinin önemli bir parçası olan Radyolardaki (TRT) sanat uygulayıcılarını birkaç ana başlıkta değerlendirmek gerekir. 1) Mahalli sanatçılar ve aşıklar: Bunlar kendi yörelerinin ses kültürünü uygulayan kişilerdir. Aşık Veysel, Urfa'lı Mukim Tahir vd.. 2) Mahalli özellikli olup radyo emisyonlarına katılanlar: Bunlar yörelerinin tavır ve kültür özelliklerini yitirmemiş ancak radyo repertuarına da eşlik edebilecek düzeyde olan sanat uygulayıcılarıdır. 3) Mahalli hiç bir özelliği olmaksızın radyolarda "sanatçı" olarak istihdam edilmiş olanlar: Özellikle son yıllarda hızla artan bu türden uygulayıcıların, şehir kültürü içinde halk müziği ürünlerini öğrendikleri ve uyguladıkları bilinmektedir. Yukarıda sıraladığımız bu yapılanmanın içinde Nida Tüfekçi'nin ikinci kategoride yer aldığı hemen anlaşılır. Özünü halk kültürü verilerinden aldığı için,sonradan bu işe heves etmiş kişilere; halkı tanımaları, bunun için de halkı sevmek gerektiğini her zaman vurgulamış, bu insanları kazanmaya çalışmıştır... Yöresel okuyuş biçimleriyle enstrüman icralarındaki tavrı öğrenmenin gerekliliğini "halk müziği sanatçılığı"nın birinci koşulu saymıştır. Nida Tüfekçi'nin sanat yaşamı dikkatle irdelenecek olursa repertuarına aldığı eserlerin sanat seviyesine titizlik gösterdiği anlaşılacaktır. Tüfekçi'nin bağlamaya hakimiyeti ve yöresel tavırlar hakkındaki engin repertuarı herkes tarafından bilinir. Sesini kullanmakta da ilk dönemlerde ne kadar yetkin olduğu anlaşılmaktadır. 1950-1970 yılları arasında ses ve saz sanatçısı Nida Tüfekçi ile karşı karşıya olduğumuz halde 1975'den sonra ses icrasından kendi kendini "emekli etmiştir". Aslında Tüfekçi'nin sesi fevkalade bir ses değildir. Ancak o sazı ve sesini öylesine ustalıkla kullanmıştır ki değme ses sanatçıları yöresel tavırları böylesi ustalıkla icra edemez. Hançere yapısının pek de uygun olmadığı Konya. Kırşehir vd. yörelerin türkülerini bu yörelerin tavırlarına çok hakim olduğu için kolaylıkla ve estetik olarak icra etmiştir. Tüm bu birikimden hareketle ancak çok dinleyip çok çalışarak halk müziğinin öğrenilebileceğini sürekli vurgulamıştır. Bu alanda bilgi ve görgüsünü aldığı kişi hiç kuşkusuz hocası Muzaffer Sarısözen'dir.... Cumhuriyetin ilanından sonra ulusal kültürümüzün zenginliklerini ortaya çıkarmak ve bunları değerlendirmek için resmi kuruluşlar ve şahıslar tarafından birçok çalışma yapılmıştır. ilk önceleri halk ezgilerinin derlenmesi ve arşive edilmesi biçiminde başlatılan bu çalışmalarda elde edilen veriler, bir süre sonra kitle iletişim araçlarıyla tekrar halka verilmiştir. Radyo ile başlatılan bu hareketin en renkli siması hiç şüphesiz Muzaffer Sarısözen'dir. (1899-1963) Sarısözen'nin yurt sathında gerçekleştirdiği derlemelerin sonucunda elde ettiği malzemeyi "Yurttan Sesler" adlı bir radyo programı ile değerlendirmesi. Anadolu'daki gençlerin halk müziğine karşı ilgilerinin artmasına neden olmuştur, işte Muzaffer Sarısözen'in başlattığı bu halk müziği akımının, en etkin ve sağlam temsilcilerinden ve Türk halk müziğinin en yetkin savunucularından biri de Nida Tüfekçi'dir. Nida Tüfekçi'nin mesleki yaşamında birincil rol oynayan Muzaffer Sarısözen'in en önemli özelliği, öğrencilerine ve çalışma arkadaşlarına "Halk Müziği davası" denilen ideali aşılamış olmasıdır. Nida Tüfekçi'nin Sarısözen'den aldığı bu dava ruhunu yaşamın sonuna kadar sürdürdüğünü görüyoruz. Muzaffer Sarısözen'in ölümünden sonra oluşan halk müziğindeki otorite boşluğunu da yine Tüfekçi'nin doldurduğu bilinmektedir. Bu dava ruhu ve devamında gelişen ödün vermez otoriter tavır bir süre sonra Nida Tüfekçi'nin çeşitli konulardaki yaptırımlarına neden olacaktır. Birçok kişinin rahatsızlık duyduğu bu tutumunun nedenlerini ve gerekçelerini Tüfekçi yıllar sonra konservatuardaki öğrencilere ve arkadaşlarına şöyle açıklar: "Bizler halk musikisinin içinden geliyoruz. 50 yıldır bağlama çalıyorum, bağlamayı öğrenmeye çalışıyorum. Piyasalardaki halk musiki icralarına karşılık bizler radyolardaki seviyeli bir halk musikisi terası için yıllarca uğraştık. Birçok dernekte cemiyette talebe yetiştirmemizin yanısıra TRT'de de halk musikisinin bir şube olarak temsil edilmesi için uğraş verdik. Eğer Hoca hanımla (Neriman Altındağ Tüfekçi) ben Muzaffer Sarısözen 'e yetişmeseydik halk musikisi bugünkü yerinde olmazdı. (...) Çok sesli musiki medeniyetin gereklerindendir. Ama halk musikileri kültürel, milli bir meseledir. Ticari maksatlı çalışmaların önüne geçmeseydik. (Radyo emisyonları kastediliyor) bugünkünün yüz misli rezillikler yasan irdi. Üstelik hangisinin halk müziği, hangisinin pop müziği olduğu anlaşılmadan... Zaten o dönemler yani 40'lardan sonra bizim batı musikiciler türküleri çok seslendirip söyletiyorlardı. Bir de bunun aslını söyleten bir merkeze ihtiyaç vardı. (...)" (1989 yılındaki bir sohbetten M.D) Nida Tüfekçi'nin halk müziği davasını savunurken birçok kurum ve kişiyle ters düştüğü bilinmektedir. Radyoda sanatçı ve yönetici olduğu yıllarda bu mücadelenin gitgide kısır çekişmeye doğru sürüklendiğini bu bakımdan davayı sürdürebilecek başka bir kuruma ihtiyaç olduğunu farkeder Tüfekçi... Aynı dönemde İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı kurulmaktadır. Tüfekçi ailesi ve halk müziğinde bu davanın izinde olanlar işte tam da bu sırada Radyo île ilişkilerini keserek konservatuara eğitimci olarak geçmişlerdir Yıllar önceydi. İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nın geleneksel balolarından birine ben de konuk olarak davet edilmiştim. O yıllarda konservatuarın bütün öğretim kadrosu ve bazı öğrencileri bu baloya katılır, öğrenciler ve öğretmenler birlikte müzik yaparlardı. Ben ise böylesi bir oluşuma ilk kez katılacak ve o zamanın ünlü simalarıyla tanışacaktım. Büyükçe bir yuvarlak masanın etrafında konservatuarın genç hocaları oturmuşlardı. Ansızın Nida Tüfekçi çıkageldi. Birden ortamı sessizlik kapladı. Masaya bir otoritenin geldiği hemen belli oluyordu. Genç asistan ve öğretmenlerin saygı duyduğu, bununla birlikte biraz da çekindikleri bir sîmaydı Nida Tüfekçi...İster istemez ben de bu ruh halinin içine dahil oldum. Radyodaki çeşitli programlarından tanıdığım bu kişiye bağlama teknikleri, derlemeler, eski müzisyenler ve kaynak kişiler hakkında sorular sormak istiyor, kendisini daha yakından tanımak için çaba harcıyordum. Ancak o gece bunların hiçbirini gerçekleştiremedim. Nida Tüfekçi o dönemde TRT'den çok konservatuara zaman ayırdığı için radyoda fazla yer almıyordu, işte tam da bu dönemde halk müziğini öğrenme merakı bende gittikçe artmış,Tüfekçi'nin konservatuarda öğrencisi olma fikri beni oldukça heyecanlandırmıştı. Ve bir süre sonra bu gerçekleşti. 1984'ten 1993'e kadar da hep birlikte olduk. Türk halk müziğinin duayeni ile birlikte olmanın sorumluluğunu ve gereklerini yerine getirmek sanıldığı kadar kolay değildi. Konservatuarın öğrenci ve öğretmenleri O'nun için "ayaklı kütüphane" diyorlardı. Ancak kendisindeki bilgileri herkese kolay kolay aktarmak istemediğinden bu bilgilerden yararlanmak da kolay olmuyordu. Bir kere davanın insanı olduğunuzu bilmesi, Türk halk müziğine gönül vermiş olduğunuzu hissetmesi gerekiyordu. Bu durum çoğu kişi tarafından yanlış anlaşılıyor; O'nun bilgileri aktarmada kıskançlık yaptığını zannediyorlardı. Buna bir de otoriter kimlik eklenince Nida Tüfekçiye ulaşmak adeta imkansızlaşıyordu. Aslında Nida Tüfekçi'yi doğru anlayıp iyi değerlendirmek gerekir. Tüfekçi'nin yakınındaki birkaç kişiden biri olarak şunu hemen belirtmem gerekir ki Nida Tüfekçi "ayaklı kütüphane" olmaktan çok "ayaklı bir arşiv"di. Bu özelliğini yıllarca süren zorlu çalışmalarının sonucunda tecrübeyle edinmişti. Bu bakımdan Nida Tüfekçi'nin "ayaklı arşiv" olmasını tecrübe ve hafızanın bütünleşmesinde aramak gerekir. O aslında bir halk müziği sanatçısıydı. Ülkedeki gelişen sosyal olaylar ve kurumlar O'nun sanatçı yönünü kısmen de olsa ikincilleştirmiştir... Nida Tüfekçi'nin üzerine yüklenen öğretmenlik, yöneticilik gibi misyonlar O'na 1970'li yılların ikinci yarısından itibaren Nida Tüfekçi'nin sanatın içinde fakat sanatçılıktan giderek uzaklaşan bir süreç yaşatmıştır. Yönetici ve öğretmenlikten gelen disiplinli tutum. "Türk halk müziği davası"nın verdiği sorumlulukla birleşince sert dogmatik bir kişi karşımıza çıkıverir birden... Ancak insan olarak son derece sevecen, doğal ve içten bir kişiliktir Nida Tüfekçi... Türk halk müziği ile ya da Türkiye'deki müzik dünyasıyla bir biçimde ilişkili olanlar Tüfekçi'nin hep o ciddi, dogmatik ve ödün vermez yönünü hatırlarlar. Müzik meclislerindeki konuşmalarda da yine bu yönü öne çıkar. Yukarıda sıraladığım yönleriyle tanınan fakat bilinmeyen Nida Tüfekçi "efsane" gibidir. Türk halk müziği camiasında pek anlaşılamamış belki de anlaşılmak istenmemiş bir dava ve gönül adamının üzerine çok şeyler söylenmiş, az şey yazılmıştır. Böylesi efsaneleri ne kadar anlayıp, kaleme alırsak folklor açısından da önemli işler yapmış oluruz. Efsaneleri anlamak ve anlatmak kolay olmasa da...
TRT'den Konservatuara:

Yayıncı bir kurum olan TRT'nin halk müziği için önemli bir yer olduğu kaçınılmazdır. Sanatçı eğitimi işini yıllarca kendi içinde gerçekleştirerek kapalı bir dünya oluşturan TRT'nin bu işlevini hafifletmek ve akademik kökenli halk müziği araştırıcı ve uygulayıcılarını yetiştirerek yeni bir çığır açmak isteyen Nida Tüfekçi bu amacına kısmen ulaşmıştır.TRT'deki halk müziği politikalarıyla denk düşmeyecek olan Konservatuar uygulamaları ilk başlarda yeni kimlik arayışıyla sürdüyse de Konservatuar gerekli akademik atılımları yapamamıştır. Nida Tüfekçi'nin beklediği ve desteklediği bu atılımların da bu kadrolarla yapılamayacağı anlaşılmıştır.Belki de konservatuarın öğrencilerine "Türk halk müziği davası" fikri ve ruhu yeterince verilemiyordu. Bu idealin gerçekleşmemesinde idari ve sosyal bazı etmenlerin olumsuzluklarını da eklemek gerekir.Görüleceği üzere Nida Tüfekçi ismi Türk halk müziği camiası içinde sanat ve bilim tartışmalarından çok sosyal olaylarla gündemde kalmıştır.Halbuki Nida Tüfekçi 1000'den fazla halk ezgisinin derlenmesi büyük bir kısmının notalanması işini gerçekleştirmiş; pek çok açıklamalı radyo programı yaparak kitleleri eğlendirmek yerine bilinçlendirmeyi kendine görev edinmiş, yüzlerce öğrenci yetiştirerek bayrağı kendinden sonrakilere teslim etme büyüklüğünü göstermiş bir kişidir. Katıldığı yurt içi ve yurt dışı toplantılarda halk müziğinin tanınmasında emeği geçmiştir. Elbette bilim zemininde tartışılması gereken bir çok konu vardır. Örneğin Muzaffer Sarısözen'in ve belki de yakın çevresindekilerin -"kuram taslağı" olarak belirledikleri "Ayak" terimi, halk ezgilerinin notaya alınmasıyla ilgili bazı konular her zaman tartışmaya açık durmaktadır. Nida Tüfekçi'nin bazı konularda ısrarcı olması bu tartışmaları hiç kuşku yok daha da alevlendirmiştir.Nida Tüfekçi son dönemlerde bu türden konuların ele alınacağı özel oluşumları zikretmekteydi. Ama bunu somutlaştıracak net tavırlar sergilemesine sağlığı izin vermiyordu. Sanatçı kimliği ile misyoner kimliği O'nu genç yaştan itibaren sıkıntılı bir dünyaya sürüklemişti. Nida Tüfekçi'nin ölümünden sonra oluşan boşluk hala sürüyor..

Türküler Nida'sız Kaldı

Çamlığın başında bir ince duman
Gördükçe ağlardı gözü Nida'nın
Ziyayı vurmuşlar yol ortasında
Nasıl dayanırdı özü Nida'nın
Baba oldu türkülerin merdine
Acı çekti bir sürmeli derdine
Şikayet gelmedi bir gün virdine
İlkbahardı kışı yazı Nida'nın
Bir gün Kırşehirde, bir gün Banaz'da
Adım adım gezdi, baharda, yazda
Bizi üşütmedi karda, ayazda
Yandıkça büyüdü közü Nida'nin
Türküler Nida'sız, onulmaz hasta
Halaylar üzgündür, bozlaklar yasta
Ankara'da Kayseri'de, Sivas'ta
Hürmetle edilir sözü Nida'nın
Bayram Bilge Tokel
ALBÜM :

Nida Tüfekçi - Sürmeli ( Arşiv Serisi )

Albümdeki Eserler :
1- Sabahınan Esen Seher Yeli mi?(Sürmeli Çeşitlemesi) 6'03''
2- Allı Durnam 3'06''
3- Şen Olasın Ürgüp 3'02''
4- Ali Dağı 3'21''
5- Yıldız Akşamdan Doğarsın 3'00''
6- Asker Yolu Beklerim 2'18''
7- Kışlalar Doldu Bugün (Beşiri Hoyrat) 4'25''
8- Hey Onbeşli Onbeşli 3'31''
9- Ak Sinne 2'42''
10- Dersini Almış da Ediyor Ezber (Sürmeli Çeşitlemesi) 3'48''
11- Çamlığın Başında Tüter Bir Tütün 4'27''
12- Yeşil Ayna 3'41''
13- Bayram Günleri (Divan) 3'35''
14- Kenardan Geçeyim 2'50''
15- Şu Derenin Alıcı 3'04''
16- Misket 4'47''
17- Fidayda 6'25''

1 yorum:

Adsız dedi ki...

güzel çok güzel ama benim ödevime fazla yaramadı ama yapanın ellerine sağlık çok güzel olmuş tebrik ederim